Gezi Defteri
TATİLLERLERİ
kaleler
Yüzyıllar boyu fetihlere, kuşatmalara, saldırılara karşı
korunmak amacıyla yapılan kalelerin, bugün bir kısmı kaderleri ile baş başa
bırakılmış. Yakılan, yıkılan tahrip olan bu yapılar daha sonra gerçekleştirilen
restorasyonlarla ayakta kalmayı başarsalar da yine hüzünlü sessizlikleriyle
keşfedilmeyi bekliyorlar.
Kalelerin sayısı açısından tartışılmaz bir üne sahip olan Türkiye eşsiz ve
zengin değerlere sahip. Bu konuda ülkemizde bulunan kalelerin ilginç
hikayelerine ve bugünkü durumlarına göz atacağız
Şüphesiz ki Türkiye deki Kalelerin içinde en ünlüsü, en şanslısı, en zengini, en
fazla ziyaretçi ağırlayanı Bodrum Kalesi. Bu örnekte olduğu gibi acaba benzer
aktiviteler ve düzenlemeler yapılarak diğer kalelerimiz de yeniden kazanılabilir
mi ? Sorusundan hareketle Türkiye kaleler turumuza başlıyoruz.
E s k i h i s a r
15 milyona yaklaşan nüfusu ile Dünya kenti İstanbul’un hemen yanı başında
Bizanslılardan kalma bir kale var. Anadolu otoyolunun 24. km sinden ayrılarak
ulaşılan bu kale bir balıkçı köyü olan Eskihisar da … İstanbul’un fethinden
sonra Fatih’in terhis ettiği askerlerin yerleştiği köylerden biri olan
Eskihisar’ın bugünkü sakinleri işte o askerlerin torunları. Kalenin sağında ünlü
ressam ve müzecimiz Osman Hamdi Bey’in Müze Evi, atölyesi, karşısında Eskihisar
Topçular iskelesi, Yalova’yı Bursa’ya bağlayan feribotlar, solunda ise marina.
Geceleri kale ışıl ışıl oldukça sessiz ve sakin. Oysa
kaleye
yapılabilecek birkaç küçük düzenleme ile, örneğin Bodrum Kalesi Müzesinde olduğu
gibi tavus kuşlarının dolaştığı, güvercinlerin uçuştuğu, çiçeklerin
renklendirdiği bir mekan kazanılabilir, sergi salonu olarak değerlendirilebilir
konserler düzenlenebilir. Hatta bir adım daha ileri gidilerek o dönemin kale
askerleri kıyafetlerine bürünmüş görevlilerin bulunduğu, klasik müzik dinlenen
bir kale restoranına, kale atmosferine yakışacak biçimde bu atmosferin doyasıya
yaşanabileceği şarap mahzenlerine dönüştürülebilir. İş adamlarına yönelik kongre
turizmi için mekan olabilecek yeni alternatifler yaratılabilir ve bu örnek
ülkenin diğer yörelerinde bölge koşulları özellikleri göz önüne alınarak
uygulanabilir. İşte bunlardan bir başkası…
B
a b a k a l e
Osmanlı’nın son kalesi olarak bilinen ve Çanakkale il sınırları
içinde yer alan Babakale yıllarca ihmal edilmiş. Dokuz mil açıkta Midilli
adası’nda inşa edilmiş bulunan yine bir Osmanlı Dönemi kalesi olan Molva Kalesi
gibi ışıklandırılmayı beklemiş durmuş. Babakale’nin hikayesi ilginç, konumu ise
daha da ilginç.!
III. Ahmet deniz seferinden dönerken kötü hava şartları nedeniyle korsanların
uğrak yerlerinden biri olan bu uç noktaya sığınmak zorunda kalmış. Halk
“Padişahımız geldi” diyerek koşup etrafını sarmışlar.
Korsanların saldırılarından bıkıp usandıklarını yana yakıla dile getirmişler.
Padişah veziri İbrahim Paşaya talimat verince, vezir de deniz kuvvetleri
komutanı Kaymak Mustafa paşa’ya bu görevi havale etmiş. Çıkarılan fermanda,
yurdun dört köşesinde ki mahkumların Babakale’de ki çalışmalarından sonra
serbest bırakılacakları vaat edilmiş. Mahkumlar kaleyi yapmışlar, Osmanlı
Donanmasının da sefere çıkarken su aldığı çeşmeye su getirmek için 5 km künk
döşemişler ve liman inşaatına başlamışlar.
Babakale’nin ilginç hikayesinin yanı sıra bir başka özelliği daha var. Nasıl ki
Avrupa – Asya arasında geçiş yapanları köprü başlarında “Asya veya Avrupa
kıtasına hoş geldiniz” tabelaları karşılıyorsa Babakale de de böyle bir
karşılama imkanı bulunuyor. Zira burası koskoca Asya kıtasının batıda ki en uç
noktası. Bu özellik, turistlere Ekvator çizgisi, kutup noktası gibi “Asya kıtası
en batı ucuna ayak bastınız” sertifikası verilerek bir espri yaşatılabilir.
S
e l ç u k . K a l e s i
Türkiye nin en çok turist ağırlayan üç merkezinden biri olan
Efes-Selçuk-Kuşadası, kale konusunda önemli bir konuma sahip. Aynı fotoğraf
karesinde görülebilen Artemis Tapınağı, St. Jean Kilisesi ve kalıntıları, İsa
Bey cami, Roma hamamları gibi bir çok tarihi eser Selçuk Kalesi çevresinde yer
alırken çevrede bulunan Meryemana, Yedi Uyurlar, Efes Antik kenti, Belevi,
Şirince köyü, Kuşadası, gibi merkezler tam anlamıyla tarih hazinesi olarak
karşımıza çıkıyor. Turist trafiğinin bu kadar fazla olduğu Selçuk Kalesi içinde
yine bir çok aktivite gerçekleştirme imkanı bulunabiliyor. Bunlar arasında
Turistlere Ayasuluk tepesinde “Efesli gibi yaşamak” örneği verilebileceği gibi,
Efes içinde dönemin kıyafetlerine bürünmüş görevlilerce turistler tahtırevanla
gezdirme yapılabilecek renkli şovlar arasında yer alabilir.
K
a p a d o k y a . K a l e l e r i
Uçhisar, Ortahisar, İshak kalesi ilk akla gelenlerden. Dev kayaların oyulması
ile inşa edilen kaleler, labirenti andıran tünelleri ile ilgi çekmesine rağmen
Turistler Nevşehir Kalesini görmezler bile.
Aynı bölgede ziyaretçilerin uğrak noktası olan Ortahisar Kalesi çıkışı ve
zirveden vadiye bakan manzarası ile hafızalarda iz bırakacak güzellikler
sergiler. Dünyanın ilk ve çok katlı yerleşim bölgelerinden birinde bulunan kale,
tarihi İPEK YOLUkervanlarının
sığınak ve barınak amaçlı kullanımına sahne olmuştur. İlk kez Hititler
tarafından oyulan dev peri bacası Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı tarafından
kullanılmıştır. Ortahisar kalesinin karşısında kuzeyden 39 m, güney cepheden 54
m yükseklikte, kaleyle yer altı tünel bağlantısı olan “İshak Kalesi” ise
keşfedilmeyi bekliyor. Keşfedilmeyi bekleyen bir başka kale ise Afyon da
bulunuyor. Ayazin de ki “Avdalas Kalesi” görkemli bir kayadan oyularak yapılmış.
Kalenin üst katları yiyecek depolama, orta ve alt katları barınma bölümlerinden
oluşuyor.
B o z c a a d a
. K a l e s i
Adanın Kuzey burnu üzerinde kurulmuş bulunan kalenin kimler tarafından
yapıldığı bilinmiyor. Venedik, Ceneviz ve Bizanslılar döneminde kullanılan kale,
Çanakkale Boğazının önemi nedeniyle Fatih Sultan Mehmet tarafından onarılmış.
Kanuni Sultan Süleyman ve II. Mahmut tarafından genişletilen kale, 1965 – 70‘de
Turizm Bakanlığı tarafından gözden geçirilmiş.
10 m genişliğinde ve 250 m lik su hendeği ile adadan ayrılan Bozcaada kalesi, iç
ve dış olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. Surlarla çevrili bölümlerde su
sarnıcı, cephanelik, revir, karargah, kuyu, çeşme, camii, atölye ve kışla binası
bulunuyor. Kale görkemli görüntüsü ile dışardan olduğu kadar içerden de
etkileyici. Taş basamaklarla, surlara ve burçlara tırmanan ziyaretçiler Bozcaada
panoramasının farklı açılardan izleyebiliyorlar. Türkiye’nin Ege kıyıları
fotoğraflanabilirken kale içinde bulunan küçük müze de sergilenen amforalar,
hayranlık uyandırıyor. Bozcaada’nın denizle sevişen kalesi, hala bir saldırıya
karşı koyabilecekmiş edasıyla nöbet tutuyor, tıpkı Anamur sahilinde bulunan
Mamuriye Kalesi ve Alanya’nın Akdeniz’e tepeden bakan Alanya kalesi gibi. Son
yıllarda fark edilip bir dizi restorasyon sonucu, işterlik kazanan ve
restorasyonlar, barlar, pansiyonlar, hediyelik eşya dükkanları ile
zenginleştirilen Ankara Kalesi ve kale içi, kaybettiği zamanı tekrar kazanma
telaşı içinde yenilenmeye devam ederken, bulunduğu durumun önemini Ankara’dan
çok daha önce fark eden illerin başında yer alan Antalya, konumu itibariyle kale
ve kale içi evlerinin yeniden doğuşunu fazlasıyla değerlendiriyor.
A n t a l y a
. K a l e s i
M.S.
4. yüzyıla kadar uzanan Helenistik devirden sonra Antalya, on asır Bizans
Selçuklu dönemini yaşamış. 14-15. yüzyıllarda Hamitoğulları ve Tekeloğulları
Beylikleri’nden sonra Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı egemenliğine girmiş.
1670 yıllarında kenti gezen Evliya Çelebi, üç tarafı bahçelerle çevrili şehrin
kale içinde dar sokaklı 3 bin ev ve dört mahalleden meydana geldiğini, limanın
200 parça gemi alacak genişlikte olduğunu ve çarşının surlar dışında yer
aldığını ünlü Seyahatnamesi’nde yazmış. Bugün Kale içi olarak anılan 42
hektarlık bölgede sokak ve evlerin orjinalliği korunmuş. Eğlence merkezi,
restoranlar, konaklama tesisleri, çarşılar, ve marina yaşantısıyla Antalya kale
içi yabancı turistlerin olduğu kadar yerli halkın da en önemli uğrak yerlerinden
biri olarak hizmet veriyor. Bundan 20 yıl öncesine kadar kayıkhane görevi gören
eski püskü evlerin bulunduğu kale içi, ödül kazanan büyük projesi ile adeta para
basan bir darphane konumuna, dolaysıyla diğer kaleler için örnek alınacak duruma
gelmiş.
K e ç i l e r ,
. K o y u n l a r
. v e
. K a l e l e r
Tarihte
fetihleri ile dikkat çeken kaleler de var! Bunların başında İzmir Selçuk’taki
Keçi Kalesi geliyor. Konumu itibariyle staratejik olup Selçuk Kalesine yapılacak
bir saldırıyı önceden haber vermek amacıyla gözcülük görevi olan kale dimdik bir
yamacın zirvesinde yer almasına karşın dahiyane bir fikir sayesinde hiç kan
dökülmeden kolayca zapt edilmiş. O güne dek kuşatılıp fakat bir türlü alınamayan
kale için gece olması beklenmiş. Çevreden toplanan binlerce keçinin boynuzlarına
şamdanlı fenerler bağlanıp kaleye doğru yamaca sürülmüş. Kale görevlileri gece
karanlığında kendilerine doğru gelen keçi sürüsünü kalabalık bir ordu zannederek
kaleyi terk edip, arka kapısından kaçınca kale kolayca
zapt
edilmiş. Bu nedenle keçiler sayesinde alınan bu kaleye de Keçi Kalesi ismi
verilmiş.
Koyunu ile ünlü Karamanda da böyle bir hikaye günümüze dek gelmiş, hatta sık
kullanılan bir söz olarak dilimize yerleşmiş. “Karamanın koyunu sonra çıkar
oyunu”. Yine bir fetih sırasında hücum eden askerler bölgede sayıları çok olan
koyunların postuna bürünüp kaleye sürünerek yaklaşmışlar. Uzaktan koyun
sürüsünün geldiğini gören kale gözcüleri umursamamışlar bile, sonra da bu
yanılgının bedelini acı bir şekilde ödemişler. Kaleleri ellerinden gidince de
hatanın farkına varmış, günümüzde de kullanılan bu sözü dile getirmişler.
Y ı l a n l ı
. K a l e
Şimdi
de rotamızı Güneydoğu Akdeniz’e çevirip, hem ovayı hem de tarihi İpek Yolunu
kontrol eden kalelere uzanıyoruz. E-5 in 30’uncu km sinde yer alan Yılanlı kale,
Çukurova’nın Haçlı işgali döneminde 12. yüzyılda Ceyhan Nehri kenarında ki
tepede kurulmuş. Bulunduğu doğal kayalıkla bütünleşen sağlam surları, kale
meydanına üç kapıdan sonra ulaşılabilmesi ve kapıları birbirine bağlıyan
portatif merdivenler kullanılması nedeniyle çok zor fethedilmiş bir kale olarak
biliniyor. 1352’den itibaren terk edilen kalenin adı Kovara’ymış. Ancak Evliya
Çelebi 17. yüzyılda yörenin Şahmaran Efsanesi’nden esinlenerek kaleye Şahmaran
adını vermiş, sonraları yapı Yılanlı kale adını almış. (Muhtemelen yörenin
iklimi ve arazi yapısı nedeniyle bugün bile kaleye çıkanlara yılan olabileceği
şeklinde uyarıda bulunuluyor) Anavarza, Tumlu ve Kozan kalelerinin görüş alanı
içindeki kalenin yanı sıra, Adana Osmaniye yolunun 80. km sinde siyah taşlardan
yapılma ve etrafında savunma hendeği bulunmayan 14 burçlu bir başka görkemli
eser daha yer alıyor. Toprak Kale olarak anılan dev yapı, yoldan bir km içerde
İpek yolu’nu yalnız başına seyretmeye devam ediyor.
Yalnızlık
çeken kaleler bitecek gibi değil. Trakya’daki Enez Kalesinden başlarsak Yoros
Kalesi, Çandarlı, İzmir’in Kadifekalesi, Alanya, Mersin Kız kalesi, Liman
Kalesi, Silifke, Kledran, Mut, Ermenek Kalesi, Zil Kale, Hoşap Kalesi Bakras,
Hatay, Mardin, Fethiye, Marmaris, Baybassos, Kütahya Safranbolu Hıdırlık,
Kastamonu, Şebinkarahisar, Eğirdir, Gerede Keçi Kalesi, Boyabat, Sinop, Trabzon,
Fatsa Bolaman, Çeşme, Afyon, Kars gibi daha bir çok kale ziyaretçilerini
bekliyor. Kaleler turumuza yola çıktığımız, Rumeli Hisar’ı konserleriyle
şenlenen İstanbul’a dönmeden önce yıl boyu gezilen ve aynı zamanda ödüllü bir
müze olan Bodrum kalesi ile son veriyoruz.
B o d r u m .
K a l e s i
Eski
adı Halikarnasos olan Bodrum’a ilk yerleşim, bugünkü kale çevresinde olmuş.
Kayra Satrabı Mavsolos M.Ö.352’de ölünce, karısı Artemisia, kayra tahtına geçmiş
ve ölen kocası için anıt mezar yaptırmaya başlamış. M.Ö.333’de Büyük İskender
kendisine karşı direnen Halikarnassos’u zaptetmesine rağmen zorlukla tamamlanan
bu esere dokunmamış. Fakat Novseleum 14. asırda bir depremde yıkılmış. 15.yüzyıl
başında Halikarnossos’a bir kale kurmak için gelen Rodos Şövalyeleri, anıt
mezarı yıkılmış olarak bulmuş ve kalıntılarıyla Bodrum Kalesini kurmuşlar.
Mermerleri kireç ve şövalye armalarının yapımı için kullanmışlar. Kale zaman
içinde çeşitli saldırılara maruz kalmış. Yıkılmış ve yeniden onarılmış. Aziz
Petros adına yapılan ve şehre, “Petro’nun Yeri” anlamına gelen Petronium adı
verilmiş. 1480’lerde Fatih Sultan Mehmet burayı zaptetmek istemiş, Mesih Paşa
kaleyi kuşatmış ama sonuç alınamamış. Nihayet 1523’te Kanuni önce Rodos’u sonra
Bodrum Kalesini alarak St. John Şövalyelerinin korsanlığına son vermiş. Kale
bugün Bodrum Sualtı Müzesi Müdürlüğü yapan Oğuz Alpözen’in katkılarıyla altın
çağını yaşıyor. Kalede yapılmış olan restorasyon ve güncellemelerle Bodrum’un en
güzel seyir teraslarına eşsiz sergi salonlarına ve özel ses, ışık efektleriyle
donatılan galerileriyle eşsiz eserlere sahip. Dünyadaki tek Bizans batığı modeli
olan ve M.S. 626’da batan Doğu Roma gemisi de, tıpkı Kaş-Uluburun batığı gibi
burada sergileniyor. Bodrum kalesi tüm canlılığıyla diğer kalelere ilham verip
örnek teşkil ediyor.